Paris fotoğraflarını, Paris müzelerini ve Paris Hayatını gördükçe Paris’te tatil yapmak fikri hep aklımdan geçer. Paris gezilecek yerleri ile ünlüdür. “Dünyanın en ihtişamlı şehri neresidir?” sorusuna da cevap olacak şehirlerin başında bulunur. Yüzyıllar önceye dayanan hikayesi ile yüzlerce tarihi esere ev sahipliği yapan bir güzellik.
“Işık Şehir” (Ville Lumière) olarak da anılır. Peki Paris nerenin başkenti? Paris, Fransa’nın başkentidir. Sen Nehri yanına kurulmuş olan bu şehirde 2 milyondan fazla insan yaşamaktadır. Birçok güzelliğe ev sahipliği yapan bu şehir, romantik atmosferi ile dünyanın en etkileyici şehirleri arasındadır.
Paris’e nasıl gidilir?
Seyahat için her zaman iyi bir tercih olan Paris, Avrupa Birliğinde olması nedeniyle Fransa vizesi olarak Schengen Vizesi isteyen ülkeler arasında bulunur. Avrupa’ya uçan birçok havayolu ile uçulabilen bu şehre önceden Paris uçak bileti alınırsa AirFrance, Pegasus ya da ucuz bilet satan havayolu firmaları ile İstanbul Paris olarak uygun fiyata gidilebilir. Konaklama olarak Paris otellerin her dönemde yüksek fiyatlı olduğu bu şehirde AirBnB ile kalınacak yer ayarlanırsa çok güzel bir evde uygun fiyata güvenli olarak konaklama yapılabilir.
Paris gezilecekler yerler listesi o kadar uzundur ki ve katılacak o kadar çok aktivite vardır ki! Şehrin uyumayan hayatının ününün hakkını vermek lazım. Paris gezi rehberlerini okudukça Paris müzelerini, Paris resimlerini ve Paris sanat eserlerini tekrar tekrar görmek istiyor insan. En son Eylül ayında seyahat ettiğim bu şehre, Paris Charles de Gaulle (CDG) Havalimanına uçağım akşam saatlerinde indi.
Paris havalimanları iki tanedir. İlki CDG ikincisi de Orly Havalimanı (ORY). Havalimanından şehre inmek için birkaç alternatif yol bulunuyor. En hızlısı havalimanından Terminal 3’te B Hattı Platform 11/12’de bulunan Tren’e (RER – 9,25 €) binip Gare du Nord’a gidip metro ile aktarma yapmak. Gare du Nord’a ulaşım 30-45 dakka arası sürüyor. Sonrasında metroyla gidilecek yere göre yol 30 dakika kadar sürebiliyor. Bir diğer alternatif de Roissybus (Otobüs – 350 numara – 5,7 €) ile şehir merkezinde bulunan Opera Meydanına inmek. Taksi alternatifi de bulunuyor ancak Havalimanı şehir dışında olduğundan yüksek ücret tutacak bu alternatifi çok tavsiye etmiyorum.
Uçaktan inip Charles de Gaulle havalimanında bavullarımı aldıktan sonra Opera meydanında bulunan otelime gitmek için Trenle yola çıktım.
Opera Meydanında bulunan Antin Trinite Hotel’ime ulaştıktan sonra üstümü değiştirip Paris’te yaşayan arkadaşım (Olivier) ile Paris’i gezmek için dışarı çıktık. Paris gece hayatının gerçekten çok hareketli olduğunu söyleyebilirim. Sadece üyelerin girebildiği Club’lardan Saint Germain’de bulunan Publara kadar birçok farklı alternatifiniz bulunuyor. İlk gecemizde bu Clubları gezdikten sonra çok da geçe kalmadan otelime geri döndüm.
Ertesi gün güne erken başlayarak otelde kahvaltımı hızlıca yaptım. Bazı şehirleri yürüyerek gezmeyi çok severim. Yürürken o şehrin tarihini ve güzelliklerini yakalarsınız. Paris gezilecek yerler de bu şekildedir. Kahvaltımı bitirdikten sonra Opera Meydanından Musee de l’Orengerie’de doğru yürümeye başladım. Sokaklarda yürürken şehrin tarihini hissedebiliyorsunuz. Musee de l’Orangerie Pablo Picasso’dan Claude Monet’e kadar birçok ünlü ressamın tablolarının bulunduğu bir sanat merkezi. Girerken Musee d’Orsay’ı da kapsayacak şekilde iki girişli bir bilet alabiliyorsunuz. Özellikle bu bileti almanızı tavsiye ederim çünkü Musee d’Orsay’da gerçekten çok etkileyici bir yer.
Musee l’Orangeri’de dolaştıktan sonra Sen nehrinin yanından yürüyerek Musee d’Orsay’a doğru yürümeye devam ettim. Sen nehri teknelerle gezi yapılan panoramik bir görüntüye sahip bir yer.
Musee d’Orsay’da Sen nehri yanında bulunan eski bir Tren Garına yapılmış bu yer içinde etkileyici sanat eserlerine sahip. Paris müzeleri arasında da en ünlülerindendir. Heykellerden, tablolara kadar birçok farklı ünlü sanatçanın eserlerini bu müzede görmek mümkün.
Musee d’Orsay’ın hemen yakınında bulunan Pont de l’Archevêché köprüsünde ise sevgililerin aşklarını göstermek için köprüye bağladıkları kilitler bulunuyor.
Köprünün biraz ilerisinde de Notre Dame Katedrali bulunuyor. Etkileyici bir güzelliği olan bu katedrale girmek için çok uzun bir kuyruk bekleniyor. İçeri girilmese de Paris’in sembolleri arasında olan bu Katedral’e gitmek lazım!
Katedralden çıkışta Metro sistemiyle ünlü Eiffel kulesi ziyaret edilebiliyor. Metro sistemi zaten Paris’te çok gelişmiş. Şehrin her yerine kolaylıkla Metro ile gidilebilir.
Dünyanın harikaları arasında bulunan bu demir kule ayrıca Fransa’nın da dünyada sembolü haline gelmiş. Bir yıl içinde 200 milyon kadar da ziyaretçi çeken bu harika gecesinde de inanılmaz güzellikte bir hale gelir.
Güne erken başlayınca ve Paris’teki metro sisteminin de rahatlığıyla bir günde birçok yere gidilebiliyor. Gün bitmeden uğradığım son nokta da Montmartre’de olan Basilique Du Sacré Coeur oldu. Metrodan indikten sonra tepeye doğru çıkarken yol üstünde olan çikolata dükkanı (Maison Chocolatier Georges Larnicol) ise uzun süredir yediğim en güzel Kruvasan ve Çikolataların olduğu yerdi. Çikolatacının içinde bir de çikolatadan yapılmış bir gemi bulunuyordu.
Sacré Coeur’a çıktıktan sonra da kalabalık bir ortamla karşılaşıyorsunuz. Merdivenleri çıkıp içeri girdikten sonra da yine tarih kokan bir alana giriyorsunuz.
Günümü bitirdikten sonra otele dönüp üstümü değiştirip Saint Germain’a doğru yola çıktım. Saint Germain Paris’in Asmalımescit’I gibi aslında. Birçok barın ve kafenin bulunduğu bu yerde gece çok keyifli vakit geçirilebilir.
Paris’teki son günümde ise Paris müzelerinin en önemlisi ve Paris gezilecek yerlerin en başında bulunan Louvre müzesine tüm günümü ayırdım. Dünyanın en etkileyici müzeleri arasında bulunan bu müzede Mısır tarihinden, Mezopotamya tarihine kadar birçok sanat eseri bulunabiliyor. Hakkı aslında 2 gün olan bu müzeyi bir gün içinde gezmek için oradan oraya koşmak gerekiyor. Kısıtlı zamanım olduğundan hızlı hızlı gezdiğim bu Müze, her Paris’e gittiğimde beni çok etkiler. Fırsat buldukça da ziyaret ederim. Mona Lisa’nın da bulunduğu bu Müze’de Napolyon’un taçlandırılmasından Kana’daki Düğün’e kadar dünyaca ünlü onlarca tabloyu da görmek mümkün.
Paris şehri adını hak eden, tarihini ve sanat eserlerini korumuş kesinlikle dünyanın en güzel şehirlerinden. İster Romantizm için ister sadece Gezmek için fırsatınız olduğunda bu güzel şehri mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim!
Categories
Submit a Comment